Manşet

6/recent/ticker-posts

Header Ads Widget

Responsive Advertisement

Nefesini tutmak sakıncalı mı?

Trakya Üniversitesi Fiziksel Aktivite ve Sağlık Topluluğu tarafından üniversitenin senato salonunda düzenlenen "Nefes" seminerinde, nefes ve düşüncenin birbirinden ayrılmazlığı anlatıldı. 

Doğru nefes almanın, insan yaşamını olumlu yönde değiştirebileceğini bildiren Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Gülnur Öztürk, "Doğduğumuz andan itibaren her türlü olumlu ve olumsuz duygularla karşılaşıyoruz. Yaşadığımız bu olumsuz duygularımız karşısında maalesef nefesimizi tutma eğilimi gösteriyoruz. Nefesi tutmak çok iyi bir şey değil çünkü nefesin doğal bir şekilde akışta olması lazım, nefesimizi alacağız ve vereceğiz" dedi.

"SEVGİDEN DEĞİL, ÖFKEDEN BESLENİYORUZ"

Nefesin tutulduğu her anda, olumsuz duyguların düşünceler yoluyla ruha kazındığını ve bunun DNA'lara işlenerek, çocuklara da aktarılabildiğini vurgulayan şunları kaydetti:

"Negatif duygulardan beslenir hale gelmişiz. Sevgiyi artırmak gerekiyorken biz öfkeden beslenmeyi seçiyoruz. Olumsuzluklar çok kolay size geçer ancak sevgiyi seçmek bir tercihtir ve zordur. Bunu yapmak için çaba sarf etmeniz gerekiyor. Birine kızıp affetmediğiniz zaman aslında bundan siz etkileniyorsunuz. Siz hastalanıyorsunuz. Bu durumda da sizin karaciğeriniz bozuluyor.
"AKCİĞERLER CESARET DUYGUSUNU YAŞADIĞIMIZ YERDİR"
Öztürk, organların duygular ile ilişkileri olduğunu bildirerek, "Akciğerlerimiz bizim cesaret duygusunu taşıdığımız yerdir. Filmlerde savaş senaryolarında cesareti göstermek için göğse vurulur çünkü cesaret göğüste taşınır. Akciğerlerdeki cesaret böbreklerdeki dinginliği artırır. Böbreklerdeki dinginlik de karaciğerdeki şefkat ve merhameti artırır. Karaciğer şefkatli olursa kalp sevgiyle dolar. Kalp sevgiyle dolarsa dalak adaletli olur. Dalak adaletli olursa yine akciğerler cesaret kazanır. Bu bir döngü ama bunlardan biri bozulursa döngü bozulur" şeklinde konuştu.

NTV

Yorum Gönder

0 Yorumlar